top of page

Dikkat çekici bir başlık koymak zorunda değilim?

  • Yazarın fotoğrafı: Begum Bovya
    Begum Bovya
  • 26 Eyl 2023
  • 6 dakikada okunur

Merhabalar, müzik?


Hiç aklıma gelmezdi Nil Karaibrahimgil'i dinlerken aklıma geleceğin. Bloguma ilginç ziyaretçiler alıyorum, birileri okuyor bizi. EEEEY AMERİKA SEN KİMSİN YA?????


Kimler okuyor bilmiyorum ama hakkımda gerçekten neler düşünüyorlar çok merak ediyorum. Bu manyak birine aşık oldu, platonik. Çocuğun da haberi yok. Öyle adama yazmamak için buraya sardı diyor olabilirsiniz. Doğru. Birini çok seviyorum, aslında haberi var. O da çok sevdiğini iddia ediyor ey halkım. Sizlere şikayet ediyormuşum gibi oluyor ama kendisi şehir dışında ve saat farkı olduğu için görüşemiyoruz. Yoksa çok aşığız. Bayılıyoruz birbirimize. Yersen... Gerçekten bir hayalet sevgilime yazıyorum evet doğru bildiniz. Bir gün ruhsar gibi görünürse bana haber veririm sizlere. Neyse konumuza dönelim.


Unutkan biri misin bilmiyorum, dağınık olmadığını biliyorum. Ben de değilim ama Fehtiye'deki dağınıklık yemin ederim bana ait değildi korkma. Bazen toplanamıyorum ama. Kafamın içi ile evden çıkışlarım neredeyse aynı. Tam toplanıyorum, ufak bi kafama bişey takılıyor. Aa o nerede? Aaa peki bu? Yetişeceğim yere bir bakıyorum bazen kıt kanaat gitmişim. E bir de sokakta kedi falan görürsem zaten... Malum selamlaşmam gerekiyor hepsiyle...


Çok unutkanım deniyor ama aslında unutmuyorum, önemsemiyorum. Dün ne yemek yediğimi napayım? Yok geçen hafta bilmemne olmuştu ya, napim yani. Biriyle tartışırım, canımı sıkar, hemen unuturum. Beynimde kötü olaylara yer ayırmaktan hoşlanmıyorum. Sanki negatife boğuyormuş gibi geliyor. Kim ne yaptı hatırlamam ama BU BANA Bİ KAHPELİK YAPMIŞTI YAV diye hatırlarım. Herkes değişiyor, sen de eminim geçen yılından bile farklısındır. Belki tutumlarınla, belki tepkilerinle ve yine de değişmeye devam edeceğiz aslında. Bakıyorum 5 yıl önceki begüm'e. İnanılmaz biri ya. Konuşmaya korkulan bir model. Ukala desen değil, egoist desen değil ama her an bozabilir riski var. Neden böyle hissettirmişim insanlara bilmiyorum. Şimdi bir bakıyorum kendime, umrumda değil kimse. Sadece neyi önemsiyorsam onu dikkate alıyorum, ona focus oluyorum. Bir aksilik olursa direkt çözmeye çalışıyorum, çabalıyorum çok uğraşıyorum. Hale bak diyorum sonra kendime, büyüdün len. :)


Seninle ilgili hiçbir detayı unutmak istemiyorum, şu anlık kafamı karıştıran pek bir şey yok. Fakat daha çok tanıdıkça diyorum ay hepsini nasıl tutarım aklımda diye heyecanlanıyorum. Her şeyini anlat istiyorum kusurlarınla rezilliklerinle her şeyinle yahu. Her birini ayrı ayrı sevmek istiyorum.


Normalde hiç haber veren, anlatan detay veren biri değilimdir. Kimlesin diyene arkadaşlarımlayım diyen bi modelim. Eve gidince haber vermem, çıkınca zaten neden haber vereyim? Napıyosun denirse dışardayım falan derdim, ne kadar iğrenç ve leşmişim diyorum. Ama bunu gerçekten bilerek yapmıyordum. Gelmiyordu içimden, çok uyaran oluyordu begüm ayıptır bu işler böyle değil diye de napim diyordum kendimden ödün verememki. Ben böyle olsun istiyorum, istemeyen gidebilir.


Aslında hikaye şöyle başlıyor, 3 yaşına kadar net bir şekilde konuşmamışım.Sadece eh meh falan diyormuşum. Küçük bir Einstein diyebiliriz bana. :p Sadece bir yerden bir yere giderken yürütecimin üzerinde "gogili gogili gogili" diyormuşum. Hedefime ulaştığımda -mesela bir oyuncak- onunla oynarken de "bıgıliii bıgıliii bıgıliiii" diyomuşum. Annem küçük testler yapıyormuş, acaba kulaklarım mı ağır işitiyor diye korkutuyormuş çat diye alkış yapıyormuş irkiliyor muyum diye. (Helal kız sana anam) Veya parmağını koyuyormuş gözüme acaba takip ediyor muyum bir engelim mi var diye. Kadına göre yok ama tıpı bilmiyor haliyle, götürüyor doktoruma. Yahu diyor bu çocuk engelli mi? (Aynen böyle sormuş) sorduğu dönemler daha küçüğüm tabii. Doktor testler yapıyor bişeyler deniyor artık napıyor bilmiyorum, demiş ki; "bu çocuk inadından yapmıyor, rahat bırakın" Örneğin yanımda kadın bağrınıyormuş eşyalarını topla diye sadece dümdüz bakıyormuşum. Kollarıma sokuyormuş oyuncakları kollarımdan fırlatıp oturuyormuşum duvarın karşısına mırmırmırırırı şarkı mırıldanıyormuşum. SOSYOPAT CÜCE BENMİŞİM RESMEN.


Doktorumun tespiti ise şu olmuş; rahat bırakın. İnadından konuşmuyor ve istediğiniz şeyleri yapmıyor.


Tüm yaramazlıklarımı sessizce yaptığım için annem ne zaman sesim çıkmasa tribe giriyormuş. Ne yakalıyorsam ediyormuşum içine. 2 saniyelik makas bulunca saçlarımı kesmişim, kalem bulunca duvarları deliyormuşum falan. Manyak anasını satim.


Bayadır da bu tutumda devam ediyordum, övünmekten elbette değil ama fark ediyorum bir yere girdiğimde veya muhabbet ettiğimde ortamı kendime çekebiliyorum. Ama bazen bi hallerim oluyor, görsen bu kız o kız mı? Manyağa bak, asosyal nemrut bişeye dönmüş dersin. İlla her an iyi olmak zorunda değilim, kimse zorunda değil. Bugün çok neşelisin ve yarın olmayabilirsin. Sürekli sana ne oldu ne oldu diye sormak seni daha da kötü eder mesela. İklimler bile değişiyor, bir günü bir gününü tutmuyorsa ben neden değişmeyeyim.


Veya anlatmam fazla. Detay vermem, biri sorarsa da anlatmam öf derim. Çok sıkılırım. Veya uzun diyaloglara hiç gelemem, uzun cümlelerden nefret ederim sıkılırım. Hep dikkat dağınıklığın var begüm diyenlere inat psikologa bile gittiğimde aynı şeyi demişti bana. Senin kafanı anlamak zor, sadece çabuk sıkılıyorsun. İlgini çekmesi gerekiyor neye odaklanıyorsan diye. He ilgimi çekmese de yapıyorum zorundaysam, orası bambaşka. Ama bana herhangi bir iş ver, ilgim alakam olmasın. Onu hayvan gibi iyi yapmak için uyumam, kusursuz bir şekilde işi teslim ederim. Görev adamlığım buna dahil değil.


Bu kadar bişey anlatmayan, söylemeyen, EE NAPİM SORSAYDI diye düşünen mantığımdan geldiğim yer ise bambaşka şu anda. Sana kaç bardak su içtiğimi bile söyleyesim var. Neden bilmiyorum. Sevgi paylaşmak falandır diyorlar ama bu kadar mı paylaşmak bilmiyorum?


Tüüüüüm detayları öğren istiyorum ben de senin, aşk bu olmamalı bence. Böyle mi ya da öffffffff.


Napim ansiklopedi falan yok, yazdım google'a aşk nedir?






Aşırı sevgi yazmışlar bak. Aşırı aşığım derken haksız değilmişim gördüğünüz gibi.








Sonrasında chat'e sordum hemen işin kolayına kaçıp.


"Sonuç olarak, aşk karmaşık ve çok yönlü bir duygu ve deneyimdir ve her birey için farklı şekillerde ifade edilebilir. Aşk, insan ilişkilerinin önemli bir bileşeni ve yaşamın anlamını ve zenginliğini artırabilir. "








Ardından bir beyfendi buldum, sosyal psikolog Robert J. Sternberg tarafından geliştirilen Üçgen Aşk Teorisi. Bu bey, ilişkilerdeki aşkın farklı bileşenlerini ve bu bileşenlerin "aşk" diye kodladığımız şeyin üzerindeki etkilerinden bahsediyor ve bunun da tarifini 3 temel bileşenin kombinasyonlarından oluşuyor diyor.


  1. Tutku (Passion): Tutku, romantik bir ilişkide duyulan yoğun fiziksel çekim, arzu ve romantik heyecanı ifade ediyor. Tutku, ilişkinin başlangıcında özellikle belirgindir ve romantik bir ilişkinin ateşini yakıyor.

  2. Bağlılık (Commitment): Bağlılık, bir ilişkiye yatırım yapma, uzun vadeli birlikte olma niyeti ve bu niyetin taahhütleri içeriyor. Bağlılık, ilişkinin devamlılığını temsil eder.

  3. İntimite (Intimacy): İntimite, bir ilişkide duygusal yakınlık, güven, samimiyet ve paylaşımı ifade eder. İki partner arasındaki derin duygusal bağlantıyı ve iletişimi içerir.

Bu üç bileşen, Sternberg'in Aşk Üçgeni olarak adlandırdığı bir diyagramda birleştiriyor ve her bileşenin gücünün ve etkisini farklı yorumluyor. Bu yorumlarından da 8 farklı aşk türü vardır diyor.


1. Aşksızlık / lowesızlık, eski begüm. ( Aşık olamama): Sternberg’in bahsettiği üç unsurun hiçbiri bu aşkta bulunmuyormuş geçtik.


2. Beğenme/Hoşlanma (Yakınlık): Sadece yakınlık bileşenini içeren bu aşk türünde kişi duygusal yakınlık hissediyor. O kişiye karşı tutku ve bağlanma hissetmiyor.


3. Delicesine Aşk (Tutku): Kişinin gerçekte aşık olduğu kişiye değil de kafasında hayal ettiği kişiye karşı aşkının bir saplantı haline dönüşmesidir. Özeti, takıntılı aşık.


4. Boş Aşk (Bağlanma, begüm hanım yeniden burada.): Yalnızca İntimite bileşeni ile karakterize edilir ve sık sık platonik ya da arkadaşça bir ilişkiyi ifade eder. (aaa benmişim yine........ )


5. Romantik Aşk (Yakınlık+Tutku): Romantik aşk içerisinde yakınlık ve tutkuyu barındırıyor. Kişiler birbirlerini beğenmenin yanı sıra fiziksel ve zihinsel olarak da birbirlerini çekici buluyorlar. Bağlanmaya gerek olmayan bir aşkmış bu. Geçiniz.


6. Dostça Aşk (Yakınlık+Bağlanma): İntimite ve Bağlılık'ın birleştiği bir aşk türüdür. Bu tür aşk, güçlü bir arkadaşlık temelinde yükselir ve uzun vadeli bağlılık içerir.


7. Aptalca Aşk (Tutku+Bağlanma): Bu aşk türünü benimseyen kişiler genellikle tanıştıktan sonra çok hızlı bir şekilde evlenirler. Aptalca aşkta yakınlık öğesi bulunmaz. Tutku ilişkinin çimentosu gibidir. Ama tutkunun azalması ise bu aşk türünde genellikle hayal kırıklığı ve strese yol açar. Köylü evliliği herhalde bu.


ve en favorim...


8. Mükemmel Aşk (Yakınlık+Tutku+Bağlanma): Birçok insanın istediği aşk türü olarak geçer. İçerisinde Sternberg’in kuramının temelini oluşturan üç öğe de bulunur. Yakınlık, tutku ve bağlanmanın olduğu mükemmel aşk genelde daha kaliteli ve daha sağlıklı ilişkilerde görülür. Üç unsurun da dengeli bir şekilde dağıldığı bu ilişkilerde temel problem aşkı sürdürmektir. (Sürdürürüz be, bizimki beni süründürür ve bu aşk böyle sürrrrrrünür ben gibi ah ah kalbim yaralı yine kanadı...) Ayrıca wikide; aşkın eksiksiz halidir ve insanların ulaşmak için çabaladığı ideal bir ilişkiyi temsil eder. Aşkın yedi çeşidinden, "mükemmel çift" ile ilişkilendirilen aşkın tamamlanmış aşk olduğu teorize edilir.


Tabii bu beyi de linçlemişler ayrı bir durum fakat bir çok şey mantıklı geliyor. İlla biri değil, birden çoğu da olabiliyormuşuz. Bu üçgenin etrafında dönüyor ve kendimize en uygun olanı seçiyoruz aslında. İkimiz de biraz dönüp baktıktan sonra herhalde aşk ne saçma iş dedik. Sonra da bu şekilde denk geliş oldu. BİLEMİYORUM NE OLDUĞUNU. Ama güzel şeyler olduğu kesin.


Ne demiş Rothwell abimiz?

"En uzun ömürlü ve tatmin edici kişisel ilişkiler, partnerlerin sürekli olarak yakınlığı sürdürmek ve birbirlerine olan bağlılıklarını güçlendirmek için çalıştıkları ilişkilerdir." Haksız olduğu bir konunun olmaması??????? Halis mi???? :)


Anlam veremediğim şeylere bakmayı araştırmayı severim, bunu bir araştırmadan bile saymıyorum ama bilgi sahibi oldum. Tabii ki de bu bir aşk "teoremi" fakat benim mutlu olma grafiklerimle neredeyse aynı mantıkta. O yüzden yakın geldi.


Mesela neden senden bildirim geldiğinde heyecanlanıyorum? Bi anda kalbim kıpkıplanıyor, yavaş yavaş anlıyorum sonrasında. Hoşuma gidiyor, hissettirdiğin her şeye hayranlık duyuyorum.


Mükemmel aşkım, mırmırım her şeyim. Seni tüm yakınlığım, tutkum ve bağlanmamla birlikte çok seviyorum. Hep ol. Hep olamıyorsan da beni arada hatırla. Ve çok mutlu ol, seni lütfen kimsecikler üzmesin olur mu. Begüm'e söylerim diye tehdit et. Onlar anlar.


Ich liebe dich mehr als alles andere my schatz... ♥️




 
 
 

©2023, morethanbegum. Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page